22 Kasım 2014

Erdoğan ve Doğu’da macera aramak!

Erdoğan’daki Putin’leşme, Türkiye’yi ‘macera’ya ve tehlikeli sulara çekebilir

Demokrasi...
Yolsuzluk ve rüşvetle mücadele...
Hukukun üstünlüğü...
Özgürlükler...
Bu konularda ‘Erdoğan iktidarı’nın herhangi bir inandırıcılığı kaldı mı?
Hiç sanmıyorum.
Tayyip Erdoğan yolsuzluk ve rüşvetle mücadele ediyor” diyebilen biri, artık ne içeride, ne dışarıda ciddiye alınıyor.
Şaşırtıcı değil.
Çünkü Erdoğan cephesi, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının üstünü herkesin gözleri önünde akıl almaz bir fütursuzlukla, olağanüstü bir umursamazlıkla örtüyor.
Bu işi önce yargıda yaptılar.
Takipsizlik kararıyla dosyalar kapatıldı.
Şimdi sıra Meclis’te.
AKP çoğunluğu, dört bakan hakkındaki son derece ciddi yolsuzluk ve rüşvet iddialarını rafa kaldırmak için parlamento zemininde yoğun mesai harcıyor.
Çok yazık!
Yargıdan sonra şimdi de Meclis’te, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatmaya dönük ‘Erdoğan darbesi’ne ortak olmak, bu sayın milletvekillerine şan şeref getirmeyecek, tam tersine siyasal sicilleri bundan dolayı kapkara lekelenecek.

17 Aralık yolsuzluk soruşturması sürecinde suçlanan Egemen Bağış, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Zafer Çağlayan (soldan sağa) hükümetten istifa etmek zorunda kalmışlardı


Tek adamlık peşinde koşan
demokrasi alanında inandırıcı olamaz

‘Erdoğan cephesi’ yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının üstünü akıl almaz bir fütursuzlukla örtüyor. Bu işi önce yargıda yaptılar. Şimdi sıra Meclis’te

Kim bilir kaç kez belirttik.
Yolsuzluk ve rüşvet dosyalarından kurtulmak için ‘
hukukun üstünlüğü’nü ayaklar altına alan bir iktidarla demokrasi sözcüğü yan yana gelemez.
Yine bunun için ‘kuvvetler ayrılığı’nı hiçe sayan, bütün yetkileri tek elde toplayarak tek adamlık peşinde koşan bir cumhurbaşkanı demokrasi ve hukuk alanında kesinlikle inandırıcı olamaz.
Nitekim Erdoğan’a güven de çoktan beri sıfırlanmıştır.
Yurt içinde olsun, dışında olsun artık bu konularda ciddi hiç kimsenin Erdoğan’ı ciddiye aldığı yok.
Çünkü Erdoğan her geçen gün sırtını Batı’ya dönüyor.
Demokrasisiyle, hukukuyla, özgürlükleri ve insan haklarıyla ‘Batı değerleri’ni umursamadığını her davranışıyla, her tutumuyla  belli ediyor.
Bunun o kadar çok örneği var ki.

‘Demokrasi olmaksızın refah sürdürülemez’

 

Bunlardan bazılarına geçen gün TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer de değinmişti.
Kötüye gitmekte olan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriyle ilgili konuşmasında, üstü örtülü bir üslupla da olsa, bu memlekette demokratik hukuk devletinin dökülen hâllerini sergilemişti.
Türkiye’nin gelmiş olduğu yere dönük eleştirileri gayet isabetliydi.
Konuşmasında yer alan aşağıdaki bölümlerin altını çizmekte yarar var.

DOĞU  ASYA  ÖZLEMİ...

Bugün temel hak ve özgürlükler, basın, internet, ifade özgürlüğü, hukuk devleti, denge ve kontrol mekanizmaları gibi alanlarda mesafe kaydetmek ihtiyacındayız.
Son yıllarda reformlar yavaşlamış, hatta siyasal kriterlerde maalesef geriye gidişler olmuştur.
AB’nin yaşadığı mali kriz, genişleme yorgunluğu, Kıbrıs sorunu ve Türkiye'deki iç kutuplaşma ortamıyla oluşan siyasi gerilimler müzakerelerdeki duraklama ve reform sürecindeki gerilemenin temel nedenleridir. 
Kopenhag siyasi kriterleri Türkiye demokrasisi açısından hâlâ önemli bir çıpadır.
Doğu Asya tipi kapitalizmin yükselişi ile gündeme gelen, demokrasi ile ekonomik büyüme ve refah arasında sıfır toplamlı bir oyun olduğu anlayışına katılmıyoruz.
Demokrasi olmaksızın refah ve yüksek tüketimin uzun vadede sürdürülemez olduğu evrensel bir gerçektir.

Erdoğan’daki Putin’leşme

Yüzünü çoktan beri Doğu’ya çevirmiş olan Erdoğan’daki Putin’leşme, Türkiye’yi ‘macera’ya ve tehlikeli sulara çekebilir

TÜSİAD Başkanı Dinçer’in işaret ettiği bu son nokta bir kez daha vurgulanabilir.
Türkiye’de, Avrupa Birliği’ne sırtını dönmek ve ‘
birinci sınıf demokrasi’den kaçmak isteyen odakların öteden beri sığınmak istedikleri bir yer de, bu Doğu Asya tarzı olmuştur.
AB ile birinci sınıf demokrasisinin Türkiye’yi böleceğine inananlar, özellikle bazı  Ergenekoncu askerler, bir yandan yüzlerini Doğu’ya dönüp Rusyalı, Çinli Şanghay Beşlisi’ni işaret ederken, diğer yandan demokrasiden yoksun bir düzende ekonomik büyümenin daha hızlı olacağı görüşünü savundular.
Bugün de savunanlar yok değil.
Amerika’yla, Avrupa’yla ilişkileri baş aşağı gitmekte olan Tayyip Erdoğan’ın da Doğu’da macera arayacağı konusunda sinyaller yanıp sönüyor.
Erdoğan'ın Ocak 2013'teki 'Sayın Putin'e 'Alın bizi Şangay Beşlisi içine, biz de AB'ye 'Allahaısmarladık' diyelim, ayrılalım oradan' sözleri tartışma yaratmıştıTÜSİAD Başkanı’nın Doğu Asya tarzı kapitalizm uyarısı ve “demokrasi olmaksızın refah ve yüksek tüketimin uzun vadede sürdürülemez olduğu evrensel bir gerçektir” sözleri, acaba böyle bir macera ihtimalinden mi kaynaklanıyor?
Bilemiyorum.
Ancak, yüzünü çoktan beri Doğu’ya çevirmiş olan Erdoğan’daki Putin’leşme, Türkiye’yi ‘macera’ya ve tehlikeli sulara çekebilir.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel'in Erdoğan'la diyalog talebini neden önemsiyorum?

31 Mart penceresini açan CHP, hem kendisini hem Türkiye'yi bundan sonra büyütmek istiyorsa, bunun için siyaset meydanına bir büyük uzlaşma projesi, dört dörtlük bir demokratik anayasa önerisi sunmalıdır

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."